Ülkemizin içerisinde yaşadığı ekonomik kriz giderek derinleşirken neredeyse devlete tamamen bağımlı (İlacın kabaca % 80’ninin alıcısının SGK olduğu bir ortamda) hizmet veren eczacılar ayakta kalma mücadelesi veriyorlar. Aslında eczanelerde yaşanan hızlı küçülme ve kapanan eczane sayısındaki artışı sadece bugün yaşanan ekonomik krize bağlayamayız. Geriye dönüp baktığımızda eczacılık alanında yürürlüğe konulan uygulamalar ve bu uygulamalara yeterli direnci gösteremeyen Türk Eczacıları Birliği ne yazık ki bugün gelinen durumda önemli pay sahibidir. Her şey 2002 yılında Sağlık Bakanlığının İlaç Sanayisi tarafından eczacılara verilen %10 ıskonto’yu bir gecede kaldırması ile başladı. Dönemin TEB Yönetimi Eczacı Odaları ile birlikte eczaneleri kapatma kararı aldılar. İki gün süren eylemin sonunda eczacıların aldığı özel ıskontolar %7 olarak geri döndü. Bu uygulama eczacıların giderek artacak olan kayıplarının başlangıcı oldu. Sonrasında Kamu Kurum ve Kuruluşları ile yapılan anlaşmalar ödeme gecikmeleri nedeniyle birçok eczacının canını yaktı. 2006 yılında tüm Kamu Kurum ve Kuruluşları Sosyal Güvenlik Kurumu çatısı altında birleştiler. Bu birleşmelerin tamamlanmasının ardından SGK en büyük ilaç alıcısı olmanın verdiği güçle yaptığı sözleşmelerle ilaç hizmetinde belirleyici konuma geldi. Sözleşmelere dayanarak reçetelerde yapılan kesintilerin eczanelerde yarattığı ekonomik erozyondan tutun, Sağlık Bakanlığının ve sonrasında İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun ilaç fiyatlarını kendi belirlediği Euro kuru üzerinden uygulamaya koyması, bu uygulamaya bağlı olarak İlaç Sanayisinin yaşadığı ekonomik kayıpları telafi için eczacıların ticari ıskontolarını kaldırması(%7),eczanelerdeki ekonomik yangının belirleyicisi oldu. Eczanelerin özellikle son 15 yılda yaşadığı ekonomik kayıplarla ilgili daha çok şey söylenebilir, ancak iki önemli nokta bu yaşanan yıkımda belirleyici oldu. İlaç fiyatlarının hızla düşmesi eczane cirolarında yarı yarıya azalma yaratırken, yapılan düzenlemeler eczacıyı beş yıllık eğitim sonucu hakkı olan ilacın efendisi konumundan bir bilgisayar programının kölesi durumuna getirdi. Ne yazık ki eczacı bu süreçte kimlik kaybına uğrarken, bu mesleğe sahip çıkması gerekenler seyirci durumunda kaldılar. Sağlıkta dönüşüm programının uygulandığı bu süre içerisinde Türkiye ilaç pazarı 2007 yılında 8.4 milyar dolar iken 2016 yılında 4.6 milyar dolara düşmüştür. Görüldüğü üzere ilaç pazarı değer olarak neredeyse %50 küçülürken, hızla artan eczane sayısı, kira ve personel giderleri eczacılık mesleğini sürdürülemez duruma getirmiştir. Bu durum karşısında dağıtım kanalları da en az eczaneler kadar elini taşın altına sokmalı eczaneleri rahatlatacak yeni tedbirler almalıdır. Dağıtım kanallarının bu zorlu süreçte sadece kendilerini güvence altına alacak tedbirler alarak ilaç hizmetini sürdürülebilir kılamazlar. Bir anda kapanacak binlerce eczane ilaç dağıtım kanalları ve ecza kooperatiflerinin de ne yazık ki sonunu getirebilecektir. Temel sorun karlılığın azalmasıdır. Eczane ekonomileri git gide sürdürülebilir bir karlılıktan hızla ulaşmaktadır. Ekonominin kuralıdır, fiyatlar artmayınca vadeler uzar. Oysa bugün dağıtım kanalları ortalama 90 gün vade ile ilaç satmaktadır.Bu vadeler enflasyonun %60-70 olduğu dönemler ile aynıdır. Yani dağıtım kanalları hiçbir riske girmeden bütün riski eczanelerin üzerine yıkmıştır. Zaman zaman birkaç meslektaşımız bir araya gelip eczanelerine ortak alımlar yapsa da bu sadece eczane ekonomilerine küçük bir katkıdan öteye gidememiştir. Artık eczacı tabanından başlayan bir ekonomik birlikteliğin zamanı gelmiştir. Bu bağlamda pharmaeconomy bu birlikteliğe başarılı bir örnektir. Verilecek destekle daha da geliştirilebilir. Açık söylemem gerekirse eczane ekonomisini yönetmede pek başarılı olamayan ben, bu sistemle tanıştıktan sonra eczanemde pek çok şeyi tek başıma değil bir araya gelerek daha kolay çözebileceğimizi gördüm. Bu nedenle sistemin kısa hikâyesini sizlerle paylaşmak istedim. Değerli bir meslektaşımız tarafından hayata geçirilen PHARMAECONOMY’nin geçmişi yaklaşık on yıllık bilgi birikimine dayanmaktadır. İlk önceleri 3-4 eczane ile başlayan toplu ilaç alım birlikteliğine 2010 yılının Aralık ayı başında ilaç fiyatlarının sürekli düşüş trendine girmesiyle zorunlu olarak ara vermek durumunda kalınmıştır. 2013 yılında ilaç fiyatlarındaki düşüşün hızı kesilince on eczane ile birlikte yeniden çalışmaya başlanmıştır. Başlangıçta bütün işlemler manüel olarak yapılmaktaydı ve dolayısıyla sınırlı sayıda ürünün toplu alımı yapılabiliyordu(150 kalem ürün/yıl). Bu nedenle sistem eczane ekonomilerindeki sorunu çözmek yerine ancak sınırlı katkı sağlamaktan öte geçmiyordu. 2016 yılı ocak ayı itibariyle eczane ekonomilerindeki sorunu çözmek, artık inisiyatifin eczacıların eline geçmesi maksadıyla toplu ilaç alımında karşılaşılabilecek sorunları minimize edebilmek ve daha fazla ürün alınıp paylaşabilmek amacıyla web ortamında çalışan bir bilgisayar programı tasarlandı.(‘’pharmaeconomy* ’’ tamamen eczacı tasarımı bir üründür) 02 Nisan 2016 tarihi itibariyle deneme yayını başlatıldı ve 3 aylık deneme sonucunda bütün testlerden başarıyla geçen pharmaeconomy 1 Haziran 2016 itibariyle tam anlamıyla yayına başlamış oldu. Başlangıçta manüel olarak yılda 150 ürün/YIL eczaneler arasında paylaşılabilmişken program sayesinde bu rakam 500/YIL düzeyine ulaşmıştır. 3 Eczane ile çıkılan yolda bugün 120 eczaneye ulaşılmış olup bu eczanelerin ortak aldıkları ürünlerin karlılıkları %40 düzeyine ulaşmıştır. Bu sonuç biz eczacıların ancak güç birliği ile ekonomik sorunlarımızı aşabileceğimizi ortaya koymaktadır. Saygılarımla. NOT: *pharmaeconomy tescil edilmiş bir markadır. http://www.pharmaeconomy.com http://www.pharmaeconomy.com.tr
Yukarıda Girilecek olan bilgiler sadece istatistik adına kullanılmaktadır.